YAZARLAR / Özkan AĞIŞ /
ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE ISI KANUNU TASLAĞI ÜZERİNDE GÖRÜŞLERİM
ENVER Derneğinin, Swissotel’ de düzenlediği, “Enerji Tasarrufu ve Enerji Verimliliği Seminerine” katıldım. Enerji Bakanımız sayın Fatih DÖNMEZ’ in de katıldığı ve ülkemizin enerji tasarrufu ihtiyacı üzerine bir de konuşma yaptığı seminer, Enerji Tasarrufu önlemlerinin alınmasında ne kadar geç kaldığımızı bir defa daha gözler önüne seriyordu. Anlatılan ve tartışılan tasarruf önlemleri bir bir sayılırken, geçen 25 yıl içinde yazılarımızla, seminerlerimizle, konferanslarımızla belki yüzlerce defa anlatmaya çalıştığımız gerçekleri hatırlamanıza da vesile oldu. 60 yıldan beri enerji dünyamızın içinde ve enerji projeleri ile boğuşan bir uzman olarak, şu gerçeği bütün acıları ile yaşadım:
Hangi zaman diliminde olursa olsun, yetkililer, elektrik ihtiyacını karşılama adına enerji tasarrufunu ve çevreyi ihmal etmişlerdir.
- 1959’da mühendis olarak çalışmaya başladığım 120 MW’ lık Çatalağzı Santralinin o güzelim çam ormanları, 10 yıllık işletme sonunda, adeta ölü toprağıyla örtülmüş ve terkedilmiş ya da yangından çıkmış orman parçası görünümündeydi ve bacasından çıkan kara dumanlar, kalanı kurtarmaya çalışan bir avuç çevreciye inat, azgınca yükseliyordu. O günlerde santralde çalışmaya yeni başlamış idealist arkadaşlarımızla, gece vardiyasında kütüphanede toplanarak, Kuvayı milliye gibi gizli gizli, “Doğada kalanı kurtarma” planları yapıyor ve bunları yetkililere nasıl anlatacağımızı tartışıyorduk. Çünkü o yıllarda, 40.000 köyümüzün sadece 2000’i elektriğe kavuşmuşken, doğayı kurtarmaya çalışmak, geri kalan 38.000 köyümüzü elektriksiz bırakmak olarak algılanıyordu.
- Bundan 10 yıl sonra kurulan Fuel Oil’i Ambarlı Santrali de elektrik üretme uğruna 40 yıla yakın bacalarından çıkan sarı kükürt gazları ile K. Çekmece, Avcılar ve Beylikdüzünde yaşayan yüzbinlerce kişiyi solunum yolları hastası yaptı üstelik de yakıt, büyük ölçüde dışarıdan geliyordu.
- Daha sonraki yıllarda elektrik sıkıntıları ve kesintiler sosyo- ekonomik hayatımızı o kadar yıldırmıştı ki, zamanın Enerji Bakanı Prof. Serbülent
BİNGÖL, makamında palto sırtında basın toplantısı yapıyor, elektrikler kesik olduğu için üşüyen gazetecilere palto giymelerini tavsiye ediyordu. (Yıl 1978 veya 1979 olabilir)
- 1970’li yıllarda, Hazinemiz 70 cent’e muhtaç olduğu için, Batı Anadolu linyitlerini yakacak santrallerin malzeme ve ekipmanları, fındık, fıstık ve narenciye karşılığında Polonya’dan alınıyor, hava kirliliğine karşı halkın protestolarını, devlet ve hükümet başkanları, bölgeye gelerek yatıştırmaya çalışıyordu. Yani elektrik üretimi uğruna, halkın hava kirliliğine katlanması isteniyordu. Gülü seven dikenine katlanmalıydı.
- Ankara’da ve Eskişehir’de, kötü kaliteli linyit sobalarından çıkan kükürt gazları, bu şehirlerin havasını boğucu hale getiriyor ve bu şehirlerde kırmızı alarmla, vatandaşlarımızın sokağa çıkmaması isteniyordu.
- Fabrikalarımız sık sık kesilen elektriklerden perişan olmuşlardı. Elektrikler kesilince hem üretim duruyor hem de, binlerce ton defolu mal çöpe gidiyordu. Hükümet yetkilileri, sanayiye kaliteli elektrik, vatandaşa temiz yakıt temininde aciz kalıyordu. Sanayici ve vatandaşlar bu sıkıntıları kader gibi algılıyor, bu kaderi yenmek yerine, bulduğuyla yetinme yoluna gidiyorlardı.
- Bütün bu sıkıntıları gören Özal Hükümeti, sanayiciye, kendi elektriğini üretme yetkisini veren 3096 sayılı kanunu çıkarttı. Ayrıca dışarıdan temiz yakıt (doğal gaz) getirme yoluna girdi. Rusya ile 6,0 milyar m3, Cezayir ile 4,5 milyar m3, Azerbaycan’la 1,6 milyar m3 (yılda) gaz anlaşmaları yaptı. Sanayici için, tünelin sonundaki ışık görünmüştü. Fabrikasında kendi elektriğini kendisi üretirse hem kalitesinden emin olacak hem de temiz yakıt (doğal gaz) kullanarak etrafına zarar vermeyecekti.
- İşte tam bu aşamada biz, Kojenerasyon Derneği olarak devreye girdik. Sanayi bölgelerini gezerek en iyi elektrik üretim teknolojisinin kojenerasyon olduğunu, ayrıca egzoz ısılarını değerlendirerek fabrikalarının ihtiyacı olan sıcak su ve buharının da birlikte üretilebileceğini anlattık.
- Böylece özel elektrik üretim şirketlerinin oluşmasına ve enerji yasal alt
yapısının oluşturulmasına yardımcı olduk. 2000’li yıllara geldiğimizde, sanayicilerimiz kendi elektriğini üretir olmuşlardı.
- Türkiye’nin artık elektrik ithalatına ihtiyacı kalmamış, hatta elektriği bazı komşu ülkelere ihraç başlamıştı.
Artık kaliteli elektrik, ihtiyacı sağlanmış, sıra çevre koruma ihmallerinin telafisine gelmişti. Bu konuda da sorumlular, çevremizi kirleten partiküller (tozlar) ve baca gazlarının temizlenmesi için 2000’lerin başında gerekli yasal düzenlemeleri yaptılar ve uygulamaya koydular. Yasalarımızda belirtilen müsaade edilebilir kirlilik sınırları, AB’nin kabul ettiği limitlere o kadar yakındı ki bu durum, senelerdir hava kirliliğinin sıkıntıları yaşamış halkımıza çok büyük ümitler vermişti. Derken, şehirlerimizin havasının temizlenmesine büyük katkılar sağlayan doğal gazın, ithalat/ ihracat dengesini bozması ve cari açığı körüklemesi konusu gündeme geldi. Doğal gaz, ithalat azaltıldı, yerli linyit ve kömür santralleri teşvik kapsamına alındı.
Yerli linyit ve kömür santralleri teşvik edilirken, bu santrallerin baca gazı emisyonlarının, yasal sınırlara çekilmesi için kurulacak yeni tesisler (toz tutma + baca gazı arıtma) tamamlanıncaya kadar muafiyet tanındı. Yani bu tesisler çevreyi kirletmeye devam ettiler. Bu santrallerin yeni sahiplerinden bazıları, yetersiz de olsa, arıtma tesislerini yaptılar. Bir kısmı hiç dokunmadan, eski yapısıyla, işletmeye devam etti. Muafiyet süresi dolunca, milletvekillerimiz bir “gece yarısı yasası” ile muafiyet süresini uzatma (yani kirletmeye devam etme) yasasını çıkarttıysalar da Cumhurbaşkanımız bu kanunu veto etti ve bir ölçü de santral sahiplerini arıtma tesislerini kurmaya ve emisyonları temizlemeye mecbur tuttu.
- Kojenerasyon teknolojisi sayesinde, 1992-2006 arasında (14 yılda); 412 tesiste toplam 8300 MW’lık kojen tesisi kurularak, hem bu fabrikaların ihtiyacı olan kaliteli elektrik ihtiyacı hem de buhar ve sıcak su üretme veya soğutma enerjileri ihtiyaçları karşılanmıştır. Ancak kojenerasyon teknolojilerinin asıl kullanılma sahası olan, Bölgesel Isıtma ve Soğutma konuları, bir türlü yasal zeminine oturtulamamıştır. Bunu büyük bir eksiklik olarak gören Derneğimiz 2006 yılında, Ulusal Üyesi bulunduğumuz COGEN EUROPE’dan aldığı ve 2004 tarihinde yasallaşmış olan “European Heat&Cooling Directive”i alarak, bir “Isı Piyasası Kanunu Taslağı” hazırlamış, 2006 / Mayıs ayında, Enerji Bakanlığına sunmuştur. Zamanın Elektrik İşleri Genel Müdürü olan Sayın Budak DİLLİ bu tasarıyı çok olumlu bularak, EPDK, DPT, TEDAŞ, TEİAŞ, EÜAŞ ve bazı dernek temsillerinin de davet ederek, geniş çaplı bir toplantı düzenlemiştir. Bu
toplantıda EPDK, Enerji Başkanlığı ve DPT temsilcileri olumlu konuşmaları yaparak taslağı desteklemişlerdir. Ancak bazı Dernek temsilcileri bu tasarıya gerek olmadığı yolunda olumsuz konuşmalar yapınca, Sayın DİLLİ, bu taslağın, o anda bakanlıkta olan “enerji verimliliği kanun taslağı” ile birleştirilmesi önerisinde bulunmuştur. Derneğimizin getirdiği ve AB’nin Isıtma& Soğutma Directifi yerine, bazı değişikliklerle, Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı içinde yer almasına, Derneğimiz kabul etmek zorunda kalmıştır.
Derneğimizin o toplantıda, “Bölgesel Isıtma ve Soğutma” ile ilgili olarak getirdiği öneriler, maalesef Enerji Verimliliği kanununda yerini yeterince almadığı için, şimdi bu konu ayrı bir kanun çerçevesinde ve “Verimli ve düşük karbonlu Isıtma ve Soğutma” başlığı altında ele alınmaktadır.
Derneğimizin bu kanun taslağı üzerindeki görüş ve önerileri, 26.11.2019 tarihinde ayrı bir yazı ile Enerji Bakanlığı, Enerji ve Çevre Başkanlığına sunulmuştur.
60 yıllık meslek hayatımın son 30 yılında üzerinde çalıştığım “Enerji Verimliliği ve Çevre Koruma” konuları beni biraz yordu. Ama hala çalışabiliyor olmanın bana verdiği motivasyonla bu kanun taslağı üzerinde kişisel görüşlerini vurgulamadan geçemeyeceğim:
- Yeni kurulacak toplu konut sitelerinde, Isı ve Soğutma Haritaları dikkate alınarak hesaplanan kojenerasyon elektrik ve ısı üretme kapasiteleri, uygulamada değerlendirirken, sistemin yaz/kış çalışma modlarında da karlılığını koruması prensibi esas alınmalıdır. Teknolojisinin bize bahsettiği yüksek verim ve temiz enerji avantajını, düşük elektrik fiyatlarıyla baltalarsak, bir süre sonra basit kazanlı Merkezi Isıtma Sistemlerine dönmüş oluruz. Bu duruma düşmemek için:
- Sistem çalışmasında ısı veya soğutma ihtiyacının karşılanması lokomotif olmalıdır.
- Bu ısı ihtiyacı karşılanırken üretilecek elektrik enerjinin mutabık kalınacak bir YEKDEM tarifesi ile satın alınması garanti edilmelidir.
- Bir Toplu Konut Sitesini kim kuruyor olursa olsun (TOKİ dahil), Isıtma (ve Soğutma) ihtiyaçlarının Kojenerasyon teknolojisi ile sağlanması mecbur tutulmalıdır. Kojenerasyon Teknolojisini içermeyen projelere Belediyeler inşaat ruhsatı vermemelidir.
- Isınma ve soğutma ihtiyacı, tükettiğimiz enerjinin yaklaşık yarısıdır. Bu ihtiyacın karşılanmasında kullanılan sistemlerde büyük enerji kayıpları olmaktadır. Bölgesel ısıtma ve ısı piyasası kanunu, ısıtma ve soğutmanın, ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını ve ithalatını azaltacak, konutlarda ve ticari binalarda enerji giderlerini düşürecek, sera gazlarının düşürülmesini hedefleyecek, sürdürülebilirliği sağlayacak temellere oturtulmalıdır.
- CHP bütün bu hedeflere başarıyla ulaşmamızı sağlayan, en gelişmiş bir enerji üretim teknolojisidir. CHP sadece elektrik, sadece ısı, sadece soğutma enerjisi üretmekle kalmaz, bütün bu ürünleri ihtiyaca göre üretirken, en düşük CO2 üretimini de (225 gr/kwh) tesis sahiplerine armağan eder. CHP bu işlevini sürdürürken bölgenin yenilebilir elektrik kaynaklı enerji üretim tesisleri ile bazen hybrid, bazen de entegre çalışarak, yerli kaynaklarımızın kullanılmasını da destekler. Bu nedenle CHP sistemler, kışları uzun, geceleri sert geçen bölgelerimizde, bölgesel ısıtmanın vazgeçilmez ilacıdır.
Bugün verilen bir haberde hükümetin 81 ilde 100.000 sosyal konut yapılması ve konutların 1,5 yılda tamamlanması için TOKİ’ye talimat verdiği duyuruldu. Bu karar toplu konutlarda kojenerasyon sistemlerin uygulanması için çok güzel bir fırsattır.
- Bundan yaklaşık 15 yıl önce, TOKİ yetkililerine, Enerji Bakanlığı toplantı salonunda, sayın Budak DİLLİ’nin teşvikleriyle yaptığımız “Toplu Konutlarda Kojenerasyon Uygulamanın Fizibilitesi” sunumunda, bize yöneltilen sorulardan, TOKİ yetkililerinin bu konunun fayda ve önemini çok iyi anladıklarına şahit olmuştum. Ülkemiz yararına olduğuna hep birlikte inandığımız, Toplu Konutlarda Kojenerasyon Uygulamalarının, Enerji Bakanlığımızın gayretleriyle harekete geçirileceğine inanıyorum.
Bu güzel adımın gerçekleştirilmesinde, Türkiye Kojenerasyon Derneği olarak her türlü bilgi ve teknoloji desteği vermeye hazırız.
BİLGİ BANKASI
E-Mail listemize abone olun.
E-posta adresiniz, başarı ile e-posta listemize kaydedildi.
Medya Partneri
Paydaş